12 Şubat 2015

Gerçek Hayatta NBA2K Deneyimi


1999'un yağmurlu bir gününde Kadıköy'de bir pasajda ilk bilgisayarıma kavuşurken babamın bir alt katta bilgisayar oyunu satan dükkana beni götürdüğünü hala çok net hatırlıyorum. Bana sadece iki oyun seçmemi söylediği, 4-5 oyun arasında aşırı kararsız kaldığım anlar hala dün gibi geliyor. Ama asıl mesele ben iki oyunluk kontenjanımın ilkini çoktan doldurmuş, diğer kontenjan için 4-5 oyun arasında seçim yapamamıştım. Gözüm kapalı olarak seçtiğim oyun, kapağında Tim Duncan'ı barındıran NBA Live 2000'di.

FIFA, NBA her ne olursa olsun her oyunda kendisini yaratıp aksiyonun içine dahil olan tiplerden biri oldum hep. Sahip olduğum ilk NBA oyunununda da durum farksızdı. Sonraki yıllar içinde oyuncu yaratma opsiyonu her sene içinde biraz daha gelişti. Akıl almaz boyutlara ulaştı. 2K şirketi bu pazara girdiğinde ise oyun ve basketbol aşıkları için iş çığrından çıkmıştı. 2K 'oyuncu yaratma' bölümünü kariyer moduyla birleştirip NBA sahnesinde kendine isim yapmayı hayal eden birçok hayalperest basketbolsevere olanak sağlamıştı. Sonucunda çok tutmuştu da.

Artık yaşımın koleji bitirip NBA'e girecek bir oyuncudan fazla olduğunu fark ettiğim anda oyun içinde kendimi yaratmayı bıraktım. 11-12 yaşındayken yaşımı büyütmek eğlenceli gelmişti ama kendimi küçük göstermek bana o kadar güzel gözükmedi. O yüzden artık 'my player' modunu tercih ediyorum. Ve yıllardır oyuncu rating'lerine ayar çeken bir hileci olarak, yukarılardan bir yerlerden bir takım güçlerin Hassan Whiteside'ın rating'lerini yükselttiğine dair tuhaf, korkutucu bir inanca sahibim.

Kim bu Hassan Whiteside?

Madem NBA2K üstünden gidiyoruz, öyle de devam edelim. Oyun içinde franchise modunda oynarken takımın 3. veya 4. pivota ihtiyacı olduğunu anladığınız anda Free Agent kısmına giderek sadece ama sadece kadroyu doldurmak üzere, şu gariban da üç beş bir şey kazansın diyerek bir uzun alırsınız ya, işte o seçtiğiniz uzun Hassan Whiteside oluyor-du. Aslına bakarsınız, Hassan Whiteside ile ilk tanışmam tamamen oyuna dayanıyor.

2010 Draftı öncesi 33.sıradaki hakkını para karşılığında takaslamayı düşünen Sacramento Kings, Whiteside'ın blok yeteneği, korkunç kanat genişliği ve potansiyelinden ötürü bu düşünceden vazgeçmişti. Ayrıca Miami Heat, draft öncesinde Whiteside'ı idmana çıkarmış ama o idmandan yeterince hoşnut kalmamışlardı. Spoelstra'nın söylediğine göre o idman sonrasında şu anda ülkemizde forma giyen Dexter Pittman'ı seçmeye karar vermişlerdi.

Whiteside'ın eski menejeri Brian Samuels, Pat Riley'nin Whiteside'a bir yıl boyunca ne yapması gerektiğini adam akıllı düşünmesini önerdiğini söylüyor. Samuels, Whiteside hakkında:

"Hassan'ın her zaman müthiş bir yeteneği vardı. Yapması gereken tek şey ciddi ciddi düşünmesi ve bu işi gerçekten isteyip istemediğini öğrenmesiydi. Lakin o sıralarda hazır olduğunu düşünmüyordum."

2.tur 3.sıra seçimi olarak Sacramento'ya katılan Whiteside, bu takımda yeterli süreyi bulamayınca çoğu 2.tur seçiminin yaptığı gibi şansı başka yerlerde aradı. 4 D-League takımı, Çin macerası ve Lübnan'da geçirilmiş iki yıl... Güvenlik sorunları dolayısıyla ayrıldığı Lübnan'dan sonra hiçbir takım bulamayan Whiteside, Çin'de 2.ligde forma giymişti.

Kısa kariyeri boyunca birçok takımla denemelere çıkan Hassan, 2014 yılının Eylül ayında Memphis tarafından sezon öncesi idmanlara davet edildi. Ancak bir ayı dolduramadan Grizzlies onu serbest bıraktı. Yinelemekte fayda var, bahsi geçen tarih çok değil, sadece 5-6 ay öncesi.

Memphis sonrasında D-League'e geri dönüp NBA genel menejerlerinin radarında kalmaya devam etti Whiteside. D-League'de çıktığı üç maçta 22 sayı 16 ribaund 5 blok ve %86 saha içi isabetiyle video oyunlarına taş çıkartan istatistikler tutturdu. LeBron döneminde dahi sakatlıklar vb. sorunlardan ötürü kariyerleri sona gelmiş veya büyük düşüş yaşayan oyunculara şans veren Miami Heat onu bir kez daha idmana çağırdı. Spoelstra'nın sözleriyle:

"Onu idmana çağırdığımızda onu bilmiyor falan değildik. Tanışma faslı çoktan bitmişti. Daha çok "Selam Hassan, seni yeniden görmek güzel" tarzında bir konuşma gerçekleşmişti"

Eddy Curry, Greg Oden, Chris Andersen, Michael Beasley... Bu oyuncular Miami'nin son yıllarda yeniden canlandırmaya çalıştığı isimler. Bana sorarsanız 2.şampiyonluk için Andersen'a çok fazla şey borçlular. Miami Heat ekibi tıpkı Andersen durumunda olduğu gibi şapkadan tavşan çıkarmış gibi gözüküyor.

Peki ne değişti?

Gerçekten Çin 2.liginden gelip NBA'in iyi takımlardan birinde oyunu değiştiren bir faktör olmak mümkün mü? Mümkünse nasıl oldu?

Berbat scouting, kulaktan dolma bilgiler, 'uzunların sonradan açıldığı' klişesinin haklılığı, doğru organizasyon... Hassan Whiteside'ın bu konu hakkındaki görüşleri ise şöyle:

"Bir noktadan sonra iş bu böyle... şu şöyle... gibisinden basite indirgeniyor. Bu konumda yer alan önemli insanlar kendileri keşfetmektense başkalarından duydukları şeylere inanıyorlar. Benimle ilgili çalışmayı sevmediğim yönünde söylentiler dolaşıyordu. Ve profesyonel olmadığıma dair.. Bu yüzden D-League'e geri döndüğümde genel menejerlerin dikkatini çekebilmek için elimden geleni yaptım"

Koç Spoelstra'nın bu değişim hakkındaki görüşleri:

"Ülkenizin çok uzağında bir yerlerde basketbol oynamak zorunda olmak sizi farklı bir şekilde etkileyebilir. Bazı oyuncular bunu kabul ederken, bazıları için motive edici olabiliyor. Miami'de yıllarca forma giyen Haslem'i örnek alırsak; All-American oldu fakat draft edilmedi. Sonrasında Avrupa'da forma giymek zorunda kaldı ancak ne olursa olsun lige geri dönmeyi başardı. Whiteside, Beyrut'ta forma giymek için Sacramento'dan ayrıldı. Araba patlamaları haberleriyle uyandı, sonra Çin'e gitti, ardından 3.defa D-League'e gönderildi."

Spoelstra'nın değindiği gibi bazı isimler erken yaşlarda yeterli sorumluluk bilincine veya olgunluğa sahip olamıyor. Bunun yanı sıra gerçekten de doğru zamanda doğru yerde olmak çok önemli. Uzun yıllar NBA'de tutunamayıp Amerika dışında birkaç sezon geçirdikten sonra evrim geçirdiğine tanık olduğumuz birçok oyuncu var. Mesela Gerald Green. Hatta Green'in takım arkadaşı P.J. Tucker da örnek olarak gösterilebilir.

Whiteside'ın sezonu ve Miami'ye etkisi

LeBron James'i kaybettikten sonra bir takım ne kadar iyi olabilirse Miami o kadar iyi. Dünyanın en iyi oyuncusu kadronuzdan ayrıldıktan sonra beklentiler doğal olarak bir hayli düşüyor. Üstüne üstlük, takımın en büyük iki kozu Wade ve Bosh da bir türlü sağlıklı olamadılar. Hassan Whiteside, vasat geçen sezonda Heat taraftarlarını heyecanlandıran bir unsur oldu.

Aralık ayında Heat rotasyonunda yer bulmaya başlayan Hassan, bu ay içerisinde çıktığı  9 maçta ortalama 9 dakika süre alabildi, kısa sürelerde fena olmayan işler yaptı. 2015 ise tamamıyla farklıydı. yeni yıla girerken ne dilediyse tam anlamıyla gerçekleşmiş gibiydi. Yılın ilk üç maçında 11 sayı 8 ribaund istatistikleri tutturdu. Ancak herkesin dikkatini üstüne çektiği maç, bu üç mücadelenin sonrasında oynanan Clippers müsabakasıydı. Boyalı alanında DeAndre Jordan ve Blake Griffin'e sahip takıma karşı 23 sayı 16 ribaund ve 2 blokluk bir performans sergilemesi fazlasıyla ilgi çekmişti.

Bazı oyuncular tek maç ile kariyer gecesini yaşar ve sonrası bir daha gelmez. Çoğunluk bu fikirdeydi. Öyle olmadı. Whiteside bu sezon çıktığı 25 maçta sadece 19.6 dakika süre alarak 10 sayı 8.6 ribaund ve 2.4 blok ortalamaları tutturdu. Bu istatistikleri 36 dakikaya vurunca Whiteside'ın çılgın rakamları daha çok göze çarpıyor - 18.4 sayı 15.7 ribaund 4.3 blok -

Whiteside çok atletik, iyi beslendiği takdirde çember etrafında iyi bitirebilen, kanat genişliği sayesinde bire bir ve çember savunmasında gayet iyi, olağanüstü ribaundçu. Pozisyon bilgisinden ötürü zaman zaman aptal fauller alması zamanla vazgeçebileceği bir alışkanlık bana göre. Bu sezon sakatlıklardan ötürü bir türlü dengeli bir beş yakalayamayan Miami rotasyonunun vazgeçilmez bir parçası oldu bile. Net rating'i -3.2 olan Miami Heat'in, net ratingi Whiteside oyundayken +2 oluyor.

Ligin en kötü ribaund takımı olan Miami Heat için bu yeni bir şey değil. LeBron buradayken de durum böyleydi. Daha fazla süre bulduğu takdirde Whiteside bu konuda Heat'in çözümü olabilir. En azından duruma merhem olabilir. Bu sezon ribaund kategorisinde gösterdiği çılgın performans sayesinde elit bir sınıfa doğru gidiyor. Şöyle ki; NBA tarihinde 1000+ dakika süre alıp toplam ribaund yüzdesi diye tabir ettiğimiz istatistikte %25'i geçebilen sadece iki isim var: Dennis Rodman ve Reggie Evans. İki saf ribaundçu. Hassan Whiteside bu istatistikte şu anda %26.9'da yer alıyor. Bu sezon bu tempoyla gittiği takdirde aşağıdaki listede kendisine saygın bir yer bulacak.


Whiteside'ın bu video oyunlarında ayarlanmış gibi gözüken çıkışını Miami'de yapmış olması bence kendisi adına şanssızlık. Neden derseniz, Miami ligin en yeteneksiz - ligdeki guard sınıfını düşünecek olursak - point guard'larına sahip. Whiteside'ın hücum oyunu pick&roll'lere ve çember etrafına atılacak lob'larla etkili bir seviyeye ulaşıyor. Bu yüzden üst düzey diye tabir edebileceğimiz bir point guard'la çok daha tuhaf istatistikler ortaya serebilirdi.

Bir başka dezavantaj, 2011 yılında Dallas'a finalde kaybettikten sonra kısa beşli bir sistemle yola devam Miami'de bu bir alışkanlık haline geldi. Sezon başında Josh McRoberts imzasının temelinde de bu yer alıyordu. 5 numarada Bosh ile alan açıp, diğer şutörler sayesinde kanat oyuncularının boyalı alanda rahat olması sağlanıyordu. Özellikle Wade ve Deng gibi etkili dış şuta sahip olmayan iki isim için alan açan oyuncuların varlığı çok şey ifade ediyor. İşte bu yüzden Whiteside bu çıkış evresinde bile 30-35 dakika süre alamıyor. Bosh 3-4 yıldır bu role bürünmüş durumda, sezon içinde bu tarz alışkanlıklardan bir anda kurtulmak neredeyse imkansız.

Sırada ne var?

Birçok insan Whiteside'ın çıkışını Lin'in o muhteşem ayıyla karşılaştırıyor. Çok haksız değiller, Lin'in gösterdiği performans rüya gibiydi. Şimdilerde ise -doğal olarak- o rüya performansın çok uzağında olan Lin'in kariyeri gözardı ediliyor. Halbuki insanların unuttuğu bir nokta var. NBA kariyeri yapma olasılığı çok ama çok düşük olan bir oyuncu 2012 yılının bir ayında gösterdiği inanılmaz performans sayesinde 3 yıl için 24 milyon dolarlık kontratı kaptı. Lakers'tan ayrıldıktan sonra Lin, büyük ihtimalle NBA kariyerine bir şekilde devam edecek. Her şeyi New York'ta gösterdiği o kıvılcıma borçlu değil mi? Bence öyle.

Whiteside'ın dosyası ise biraz daha farklı. Bu ligde guard olabilmek cidden çok zor. Her gece ayrı bir mücadele, söylenildiği gibi NBA point guard'lar yönünden altın çağını yaşıyor. Bu yüzden Whiteside disiplinli yaşamaya devam ederse onun için Lin'in yaşadıkları olabilecek en kötü senaryo gibi gözüküyor. Ki dediğim gibi 3 yıl 24 milyon, hiç fena değil. 2.13 boyunda atlet, ribaundçu, iyi savunmacı bir oyuncu olarak Whiteside'ın bu noktadan sonra uzun bir kariyere sahip olmaması için hiçbir neden yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder